Umberto D. (1952) - Vittorio De Sica
Bir
başyapıt… 1952 İtalya yapımı. Yönetmeni İtalyan Yeni Gerçekçilik
akımının en önemli temsilcilerinden ve Bisiklet Hırsızları gibi tüm
zamanların en iyi filmlerinden birini, bir diğer başyapıtı Dünya’ya
armağan eden Vittorio De Sica. Bu önemli sinema akımını filmde tüm
ögeleriyle birlikte gözlemleyebilirsiniz. Akım hakkında kısa bir bilgi
vermenin yararlı olacağını düşünüyorum:
Yeni Gerçekçilik,
İtalya'da İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru ortaya çıkıp, savaştan
sonra büyük bir gelişme gösteren sinema akımı. Başlıca özellikleri
şunlar: Toplumsal sorunlara önem vermek, ulusal yaşamı büyük bir
dürüstlükle, insancıl bir tutumla yansıtmak, bu sorunları kendi doğal
çevresinde ele alıp incelemek; dar bütçeli, en küçük çevirim takımıyla
çalışmak; özenci oyunculara büyük yer vermek; dramatik yapıyı, yaşamın
doğal akışına uydurmak; yapmacıksız, yalın bir anlatımdan yararlanmak;
sinema hilelerinden, ustalık gösterilerinden kaçınmak; oyunculara kendi
yaşayışlarını canlandırmakta büyük özgürlük tanımak; konuşmaların önemli
bölümünü oyuncuların kendisinin bulmasını sağlamak; siyah-beyaz filmden
yararlanmak.
Filmde Umberto Domenico Ferrari’nin yaşlılık
günlerinden iç parçalayan bir kesit son derece yalın bir dille
anlatılır. Filmin ana teması savaş sonrası İtalya’daki siyasi ve
toplumsal statükonun eleştirisidir. Gittikçe artan bir hızla modernleşme
sürecine giren bir toplum ve bu toplumda evrensel değerlerin
kaybedilişi…
Umberto D can dostu köpeği Flike ile birlikte
yaşayan emekli bir devlet memurudur. Yaşlı adam çok yetersiz emekli
maaşı ile hayatta kalma savaşı vermektedir. Bir pansiyonda kiraladığı
tek odada yaşamakta, kirasını geciktirmekte ve merhametten yoksun ev
sahibesinin ağır hakaret ve tacizlerine mazur kalmaktadır. Hayır
kurumlarının aşevlerinde kendisinin ve köpeğinin karnını doyuran Umberto
o denli parasızdır ki, kira borcunu ödeyebilmek için hatıra cep saatini
ve çok değer verdiği kitaplarını bile yok pahasına satmak, hatta aç
gözlü ev sahibesinin odasını gündüzleri fahişelere kiralamasına bile
katlanmak zorunda kalır. Onu hayata bağlayan tek şey canından çok
sevdiği köpeğidir. İşte böylesine aşağılayıcı şartlarda yaşayan yalnız
bir adamın onurlu ve vicdanlı kalma mücadelesini vicdanınız sızlayarak
izliyorsunuz. Umutsuzluğu her geçen gün artan Umberto’nun en sonunda
utanarak açtığı eli kapatmasını ve şapkasını ağzına sıkıştırdığı köpeği
dilenirken utancından saklanmasını izlerken onunla birlikte siz de
utanıyorsunuz.
Son derece dramatik ve yürek acıtıcı bir
hikayenin abartılmadan, dramatize edilmeden, sade ve gerçekçi bir
şekilde anlatıldığı bu filmi sakın kaçırmayın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder