22 Haziran 2012 Cuma

Umberto D. (1952) - Vittorio De Sica
 
Bir başyapıt… 1952 İtalya yapımı. Yönetmeni İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının en önemli temsilcilerinden ve Bisiklet Hırsızları gibi tüm zamanların en iyi filmlerinden birini, bir diğer başyapıtı Dünya’ya armağan eden Vittorio De Sica. Bu önemli sinema akımını filmde tüm ögeleriyle birlikte gözlemleyebilirsiniz. Akım hakkında kısa bir bilgi vermenin yararlı olacağını düşünüyorum:

Yeni Gerçekçilik, İtalya'da İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru ortaya çıkıp, savaştan sonra büyük bir gelişme gösteren sinema akımı. Başlıca özellikleri şunlar: Toplumsal sorunlara önem vermek, ulusal yaşamı büyük bir dürüstlükle, insancıl bir tutumla yansıtmak, bu sorunları kendi doğal çevresinde ele alıp incelemek; dar bütçeli, en küçük çevirim takımıyla çalışmak; özenci oyunculara büyük yer vermek; dramatik yapıyı, yaşamın doğal akışına uydurmak; yapmacıksız, yalın bir anlatımdan yararlanmak; sinema hilelerinden, ustalık gösterilerinden kaçınmak; oyunculara kendi yaşayışlarını canlandırmakta büyük özgürlük tanımak; konuşmaların önemli bölümünü oyuncuların kendisinin bulmasını sağlamak; siyah-beyaz filmden yararlanmak.

Filmde Umberto Domenico Ferrari’nin yaşlılık günlerinden iç parçalayan bir kesit son derece yalın bir dille anlatılır. Filmin ana teması savaş sonrası İtalya’daki siyasi ve toplumsal statükonun eleştirisidir. Gittikçe artan bir hızla modernleşme sürecine giren bir toplum ve bu toplumda evrensel değerlerin kaybedilişi…

Umberto D can dostu köpeği Flike ile birlikte yaşayan emekli bir devlet memurudur. Yaşlı adam çok yetersiz emekli maaşı ile hayatta kalma savaşı vermektedir. Bir pansiyonda kiraladığı tek odada yaşamakta, kirasını geciktirmekte ve merhametten yoksun ev sahibesinin ağır hakaret ve tacizlerine mazur kalmaktadır. Hayır kurumlarının aşevlerinde kendisinin ve köpeğinin karnını doyuran Umberto o denli parasızdır ki, kira borcunu ödeyebilmek için hatıra cep saatini ve çok değer verdiği kitaplarını bile yok pahasına satmak, hatta aç gözlü ev sahibesinin odasını gündüzleri fahişelere kiralamasına bile katlanmak zorunda kalır. Onu hayata bağlayan tek şey canından çok sevdiği köpeğidir. İşte böylesine aşağılayıcı şartlarda yaşayan yalnız bir adamın onurlu ve vicdanlı kalma mücadelesini vicdanınız sızlayarak izliyorsunuz. Umutsuzluğu her geçen gün artan Umberto’nun en sonunda utanarak açtığı eli kapatmasını ve şapkasını ağzına sıkıştırdığı köpeği dilenirken utancından saklanmasını izlerken onunla birlikte siz de utanıyorsunuz.

Son derece dramatik ve yürek acıtıcı bir hikayenin abartılmadan, dramatize edilmeden, sade ve gerçekçi bir şekilde anlatıldığı bu filmi sakın kaçırmayın…
https://www.facebook.com/groups/285196264847327/permalink/435919609774991/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder