L'ordre et la morale - İsyan (2011) - Mathieu Kassovitz
Filme ait açıklama biraz uzunca ama politik bağlantıları çok iyi izah ediyor.Hiç bir yerine dokunmadan olduğu gibi alıntıladım…
Günümüzde ülkemizi en çok ilgilendiren meselelerden biri Ermeni soykırımı… Bu olay üzerinden yasa çıkartmaya çalışan Fransızları
hatırlayın. İşte o yasayı kendileri için çıkartmaları gerektiğini
söyleyen bir film ile karşı karşıyayız. Üstelik film kendi içlerinden
Fransa’dan çıkıyor.
En
çok “La Haine” filmiyle tanınan yönetmen – oyuncu Mathieu Kassovitz,
geçmişte yaşanan bazı olayları kaynak olarak kullanarak dışarıya aslında
teröristlerin taşkınlığı olarak lanse edilen gerçek olayların perde
arkasını kurmaca bir filmle gün yüzüne çıkartmayı çalışıyor. Üstelik
bunu yaparken her iki tarafın da sözlerini dinlemeye çalışıyor.
Filmin
konusuna kısaca göz atalım. Fransa’ya bağlı olan adalar ülkesi Yeni
Kaledonya’da bir grup milis, bir köydeki 11 jandarmayı rehin alıp,
birkaç kişiyi de öldürmüşlerdir. Bunun üzerine Fransız birlikleri olaya
müdahale etmek üzere adaya hareket ederler. Bu tip olaylarda tecrübeli
olan özel harekatçı jandarma birliği, arabuluculuk edip olayları kansız
halletmeye çalışacaklardır. Bu özel birliğin başında Yüzbaşı Philippe
Legorjus bulunacaktır. Kısa bir süre içinde olayları inceleyen özel tim,
İsyancılarla yüzleşmek üzere keşfe çıkarlar. Ancak bu arabuluculuk
girişimi bir anda sekteye uğrar. Çünkü av yapmak isterken, bir anda
Philippe ve altı adamı rehin konumuna gelir. Ancak Philippe ılımlı
yaklaşarak olayı yumuşatmaya çalışır. Zaman geçtikçe işler yoluna
gireceği sırada, devreye politikacılar girer ve seçim öncesi olduğundan
olaylar karmaşık bir hale gelir.
Bir
nevi seçim öncesi koz sahibi olmak isteyen politikacıların satranç
hamleleri yüzünden karanlık bir katliama dönüşen bu trajik olayın, perde
arkasında bir dostluğun yattığını kim tahmin ederdi. Operasyonun
başlamadan önceki son güne kadar barış içinde giden bu yakınlaşmanın,
son gün nasıl bu faciayı yarattığını, olayın yaşandığı günün on gün
öncesine giderek film içinde incelemeye başlıyoruz.
Askerlerin
bir piyon olarak kullanıldığı politik çıkarların ön plana çıktığı
olaylar zincirine odaklanıyoruz. Askerler tarafından İsyancı gözüyle
görünen kişiler, politikacıların gözünde terörist ve kendi halkının
gözünde sadece kendi ülkesine sahip çıkmaya çalışan bir grup aile babası
olduğunu görüyoruz. Hiç kimse kan dökmek istemiyor. Ölen jandarmaların
sorumlularını teslim etmeye razılar, hatta rehineleri bırakmaya bile
hevesliler, ancak bunları yapabilmeleri için davaya ihanet etmeden bir
yol izlemek istiyorlar. Bu yol da tek bir şarttan geçiyor: O da
bağımsızlıklarının onlara verilmesi…
İşte
o anda Fransa’nın pek işine gelmiyor bu. Onun yerine terörist
etiketiyle insanları öldürmek aslında tek hedefleri, ne de olsa en
uzlaşmacı tavırları bile savaş istiyor. Bu gözleri kana susamış
politikacıların oyunlarının arasında bir piyona dönüşen yüzbaşı
Philippe’nin son ana kadar çırpınışlarını gördükçe insan aslında
duyduğunuz her şeye inanmamamızı öğütlüyor. Ne de olsa televizyon sadece
verileni gösteren bir mecra sadece. O dönemde internet de yok. Çünkü
filmimiz 1988′li yıllarda geçiyor.
Şu
ana kadar anlattıklarım size de tanıdık gelmiyor mu? Aslında gözümüzün
önünde olan olaylardan pek farkı yok gibi. Bir nevi Uludere? Tabii bu
işi ülkemizle ilişkilendirmeden sadece Fransa’ya baktığımızda dahi, o
yasayı çıkartmak için çırpınan bir grup Fransız’ın kendi ülkesine
yaptığı kötülükleri göremiyor mu acaba? Sırf seçimler uğruna bir grup
insan göz kırpılmadan katledilirken, hatırlanan tek şey, çözülemeyen
basit bir kriz gibi lanse ediliyor. Biz buna politika diyoruz sanırım.
Son
derece insanın içine işleyen müzik kullanımı, Apocalypse Now’a selam
çakan helikopter sahneleri, muhteşem görüntü yönetmenliği ve militarist
bir politik gerilimin sizlere sunabileceği her tür hüneri sergileyen bir
filmle baş başayız. Kassovitz, bu filmiyle son dönemdeki vasat
filmlerini unutturur şekilde çok formda. Belki bir La Haine değil ama
son derece tutarlı bir politik gerilime imza attığı kuşkusuz bir gerçek…
Filmin
süresinin 135 dakika olmasına rağmen, kurgusu ve sürükleyiciliğiyle
akıcı bir film İsyan… Üstelik unutulmaz bir baskın sahnesine sahip bir
film. Baskın sahnesinde kullanılan aktüel çekim tekniği, ormanın içinde
doğanın tüm dezavantajlarını artıya çevirerek, gerilla atmosferini
bizlere sunmayı başarıyor. Plan-sekansın harika bir kullanımını
görebiliyoruz.
Sonuç
olarak Fransa’yı kendi içinden birinin eleştirmesi, belki de diğer tüm
eleştirilerden daha değerli oluyor. Politik filmlerden hoşlananlar için
biçilmiş kaftan olduğu gerçeği var. Ben şahsen bu tip filmleri sevenlere
tavsiye ederim. Bu türe yakın değilseniz ve uzun süreye dayanamam
derseniz de, saygı göstermekten başka bir şey yapamam.
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150914805033929&set=o.285196264847327&type=3&theater
Paylaştığım filmlere ait -facebook grubumuzdaki yorumları içeren- detay linkleri sadece "Cult Movies & Soundtracks" facebook grubuna üye olanlara aktiftir. Yorumları görebilmeniz için söz konusu gruba üye olmanız gerekmektedir. Facebook grubumuzdaki paylaşım tarihlerine sadık kalındığından zamanla ilave edilen filmler blogun en üstünde değil ait olduğu tarihte yer alacaktır. Film listesi başlığı altından güncellemeleri kontrol etmenizi öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder