Filmi ilk izleyişinizde bütün her şeyi eksiksiz olarak kavramanız imkânsıza yakın. Ama filmi izledikten sonra iyice düşünüp, yap-boz’un parçalarını tek tek yerleştirirken çok keyif alacağınızı garanti ediyorum. Kim bilir belki de filmi tekrar izlemek isteyeceksiniz.
Fakat en sonunda bulmaca tamamlanıyor ya da siz öyle sanıyorsunuz…
Filmin başı aslında sonu. Kafanız mı
karıştı? Yani film başladığında sonunu görüyorsunuz film biterken de
başlangıca geliyorsunuz. Ayrıca bu anlatım tekniği ile kendinizi
kolaylıkla Leonard’ın yerine koyuyor ve adeta onunla
özdeşleşiyorsunuz. Filmi izlerken acaba şimdi ne olacak yerine önceden
ne olmuştu diyor ve her şeyi yerli yerine oturtmak için kendinizi
düşünmeye zorluyorsunuz. Tıpkı Leonard gibi, kimin yalan söylediğini, kime güvenilmesi ve kime güvenilmemesi gerektiğini bilmemeniz de cabası.
“Seni unuttuğumu hatırlamıyorum.”
Filmdeki diğer iki önemli oyuncu ise Carrie-Anne Moss ve Joe Pantoliano. The Matrix’in Trinity’si olarak ünlenen Carrie-Anne Moss, filmde canlandırdığı Natalie karakteri ile sadece aksiyon filmlerinde başarılı olmadığını ispatlıyor. Yine The Matrix’de ki Cypher rolü ile hatırlayacağımız Joe Pantoliano şüphe dolu karakter Teddy’yi canlandırırken övgüyü hak ediyor.
L.A Confidential ile adını duyuran Guy Pearce, Memento’da
altından kolayca kalkılamayacak bir karakteri olağanüstü bir
inandırıcılıkla yorumlayarak üne kavuştu. Fakat ne olduysa bu filmden
sonra oldu. The Count of Monte Cristo ve The Time Machine
ile düşüşe başlayan aktör artık filmlerde 5-10 dakika gördüğümüz biri
haline geldi. İnsan bu manzara karşısında üzülüyor tabi ki ve şunu
demeden de edemiyor: “Nereden nereye?!”
Daha filmin ilk dakikalarından itibaren
çok farklı bir senaryo ile karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Farklı
bir senaryo olduğunu anlamak kolay ama filmi anlamanız bu kadar kolay
olmuyor maalesef. Hatta film gösterimde iken birçok kişi filmi
anlamadığı için internet sitesinde film ile ilgili bazı açıklamalar
yapılmıştı. Son derece yaratıcı bir zekânın ürünü olan bu senaryo 2002
yılında Akademi Ödüllerine “En İyi Orijinal Senaryo” dalında aday
olarak gösterilmişti ama ödülü alan Gosford Park (Tahammülü zor ve son derece sıkıcı bir film.) olmuştu.
“Bir şeyleri hatırlamıyor olmam yaptıklarımı anlamsız kılmaz.”
Ve vücudunda ki dövmeler ona her aynaya baktığında unutmaması gereken bir gerçeği hatırlatır…
Karısının öldüğü gün başından yaralanan Leonard Shelby,
karısının ölümünden önceki olayları detaylarına kadar hatırlamasına
rağmen on beş dakika önce nereye gittiğini, kiminle konuştuğunu, kime
güvenip kime güvenmemesi gerektiğini hatırlamamaktadır. Bu eksikliğini
sistemli bir şekilde gidermeye çalışır. Sürekli yanında gezdirdiği
polaroid fotoğraf makinesi ile yeni tanıştığı insanların fotoğraflarını
çeker ve fotoğrafların arkasına onlar ilgili bilgiler yazar. Hatırlamak
için her şeyi not alır.
Los Angeles. Pahalı kıyafetler giyen ve son model bir Jaguar kullanan Leonard Shelby (Guy Pearce),
ucuz motellerde bol paralı bir yaşam sürmekte olan eski bir sigorta
müfettişidir. Yaşamının tek bir amacı vardır. Karısına, tecavüz edip
öldüren adamı öldürmek…
“Berbat bir şey olmalı. Her şey
geriye doğru sanki belki bir sonraki yapacağın şeyi biliyorsun. Ama
ondan önce ne yapmış olduğunu bilmiyorsun.”
1990 yılında Penny Marshall tarafından çekilen ve Robert De Niro - Robin Williams ikilisinin başrolde olduğu Awakenings (Uyanışlar).
1999 yılında Irwin Winkler tarafından çekilen Val Kilmer’lı At First Sight (İlk Görüşte Aşk).
Bu hastalık, ünlü Nöroloji Profesörü Oliver Sacks‘in gerçek hayattaki hastalarıyla ilgili yazdığı The Man Who Mistook His Wife for a Hat adlı kitabında da geçiyor. Bu kitapta Oliver Sacks, Anterograde Amnesia hastaları hakkında bilgiler veriyor. Hatta kitapta geçen hastalardan birinin ismi “Jimmy G.”. Christopher Nolan‘ın filmde kullandığı John G. ve Jimmy G. isimlerini buradan alıntı yaparak seçtiğini tahmin edebilirsiniz. Ayrıca Oliver Sacks’ın kitaplarından direk olarak uyarlanan iki film var;
Anterograde Amnesia, beynin
en az üç değişik bölgesinde meydana gelen hasarlar sonucu oluşuyor.
Bunlardan en önemlisi beyindeki hippocampus adı verilen bölgede meydana
gelen hasar. Bu bölgede meydana gelen bir hasar, hiçbir yeni bilginin
buradan geçememesi ve hafıza olarak depolanamaması anlamına gelir.
Ancak daha önce depolanan bilgiler bir zarar görmediği için hasta
hasardan önceki olayları rahatlıkla hatırlar.
Memento, Jonathan Nolan tarafından yazılan Memento Mori* adlı kısa hikâyeden abisi Christopher Nolan tarafından uyarlandı. Filmde Guy Pearce‘ın oynadığı Leonard Shelby‘nin kısa dönemde yeni hafıza oluşturamama hastalığı var. Gerçekte de var olan bu hastalığın bilimsel ismi “Anterograde Amnesia“.
Christopher Nolan, 1998’de henüz 28 yaşında iken tanınmamış oyuncularla ve siyah beyaz çektiği Following
ile büyük bir başarıya imza atmıştı. Bu ilk uzun metraj filmle
kariyerine olumlu eleştiriler alarak başlayan genç yönetmen, 2 yıl sonra çektiği Memento ile sinema dünyasında kendine hatırı sayılır bir yer edindi.(sivrisinema.com'dan)
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150593507483929&set=o.285196264847327&type=3&theater
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150593507483929&set=o.285196264847327&type=3&theater
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder