Büyük Türk edebiyatçısı Cengiz Aytmatov'un Cemile isimli romanın aynı isimle sinemaya uyarlanmış bir yapım.
Aytmatov, ikinci dünya savaşı yıllarında geçen bu hikayede, Cemile adlı
evli genç bir kadının yaşadığı aşkı, kayınbiraderinin dilinden anlatır.
Cemile kocası Sadık’la yeni evlenmiş, düğünün ardından Sadık askere
gitmiştir. Cemile güzel, canlı ve hareketli bir kadındır. Köyün bütün
delikanlıları Cemile’ye hayrandır. Yengesinde anlayamadığı bir farklılık
sezen Seyit, onu tanımaya, ona daha yakın olmaya çalışır. Köy
idaresinden gelen biri, Seyit’in annesine köyde çalışacak erkek
kalmadığını, yapılacak bir çok işlerin olduğunu, bu yüzden de Cemile ve
Seyit’e arabalardan birini verip, onları istasyona malzeme taşımaya
tayin edeceklerini söyleyerek bunun için izin ister. İlk zamanlar ayak
sürüyen bu kadın, daha sonra buna izin verir. Bu hadise yengesiyle bir
şeyler paylaşmak isteyen Seyit için bulunmaz fırsat olur. Yanlarına
üçüncü eleman olarak, Danyar adında, savaştan sakat dönmüş, oldukça
içine kapanık biri verilir. Bu bitmeyen erzak taşımaları, onları güzel
sabahlarda yük taşırken, yorgun akşamlarda boş arabayla dönerken,
çalışırken, dinlenirken “birlikte” kılar. Bu birliktelik Cemile ile
Danyar arasında bir yakınlaşmaya, bir gönül birliğine gider. Danyar
akşamları dönüş yolunda türkü söyler, Seyit ise, türküleri dinlerken
hayallere dalan Cemileyi ve yanık sesli Danyar’ı seyreder. Olaylar
gelişir, Cemile ile Danyar birlikte memleketlerini terketmeye karar
verirler. Onlar giderlerken yalnız Seyit görür.
“Akşam üzeriydi, birden yanyana giden iki insan gördüm. Bunların çay geçidinden geçtikleri besbelliydi. Aa! Cemile ve Danyar idi bunlar! ..
İşte vadide, fundalar arasında bir patikadan gidiyorlardı. Onları gözlerimle takip ediyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. Arkalarından seslensem? Ama dilim damağıma yapışmıştı.
Güneşin sarı kızıl ışınları, dağlar boyunca hızlı hızlı akan alaca bulutların üzerinden kayıp kayboluyor ve hava birden kararıyordu. Danyar ve Cemile hiç arkalarına bakmadan, demiryolu kavşağına gidiyorlardı. Başları fundaların arasında iki defa daha göründü, sallandı ve sonra kayboldular..”
Seyit resme kabiliyetli bir çocuktur, ve zihnindeki Cemile ile Danyar’a ait son fotoğrafı tuvale dökmeyi aklına koyar. Yıllar sonra bu onun ressam olarak mezun olacağı akademiye sunduğu diploma çalışmasının konusudur.
Bir çocuğun ağzından anlatılan Cemile, belki de Aytmatov'ûn en çok sevilen, en çok okunan kitabıdır diyebiliriz. Bu kitabındaki olağanüstü örgü yazarın anlatım sanatının dorukllarında gezinir. Bu nedenle Cemile'yi fransızcaya çeviren Lois Aragon, yazdığı önsözünde; '' Dünyanın en güzel aşk hikayesi'' demekten kendini alamıyor ve bunu haklı bir temelde söylüyor. Kocası asker olan Cemile'nin Daniyar ile çekip gitmesi, kolay kolay unutulur gibi değildir.
Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanınının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkını içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile "tikip insan"ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Hikayelerinde milletinin temel mülkü olan milli hafızaya ait efsane, destan, masal, hikaye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartalır, ardındaki hikayeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü,psikolojisiyle, duyuş ve anlış tarzıyla, maddi manvi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır.
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150868755783929&set=o.285196264847327&type=3&theater
“Akşam üzeriydi, birden yanyana giden iki insan gördüm. Bunların çay geçidinden geçtikleri besbelliydi. Aa! Cemile ve Danyar idi bunlar! ..
İşte vadide, fundalar arasında bir patikadan gidiyorlardı. Onları gözlerimle takip ediyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. Arkalarından seslensem? Ama dilim damağıma yapışmıştı.
Güneşin sarı kızıl ışınları, dağlar boyunca hızlı hızlı akan alaca bulutların üzerinden kayıp kayboluyor ve hava birden kararıyordu. Danyar ve Cemile hiç arkalarına bakmadan, demiryolu kavşağına gidiyorlardı. Başları fundaların arasında iki defa daha göründü, sallandı ve sonra kayboldular..”
Seyit resme kabiliyetli bir çocuktur, ve zihnindeki Cemile ile Danyar’a ait son fotoğrafı tuvale dökmeyi aklına koyar. Yıllar sonra bu onun ressam olarak mezun olacağı akademiye sunduğu diploma çalışmasının konusudur.
Bir çocuğun ağzından anlatılan Cemile, belki de Aytmatov'ûn en çok sevilen, en çok okunan kitabıdır diyebiliriz. Bu kitabındaki olağanüstü örgü yazarın anlatım sanatının dorukllarında gezinir. Bu nedenle Cemile'yi fransızcaya çeviren Lois Aragon, yazdığı önsözünde; '' Dünyanın en güzel aşk hikayesi'' demekten kendini alamıyor ve bunu haklı bir temelde söylüyor. Kocası asker olan Cemile'nin Daniyar ile çekip gitmesi, kolay kolay unutulur gibi değildir.
Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanınının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkını içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile "tikip insan"ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Hikayelerinde milletinin temel mülkü olan milli hafızaya ait efsane, destan, masal, hikaye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartalır, ardındaki hikayeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü,psikolojisiyle, duyuş ve anlış tarzıyla, maddi manvi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır.
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10150868755783929&set=o.285196264847327&type=3&theater
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder